SEVGİLİYE HEDİYE

BANA BURCUNU SÖYLE, SANA SEVGİLİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

Sayın günlükçüğüm, ben: Sıcak yatakından asla ayrılamayan, sürekli alarmını erteleyen ben, bugün bir şarkı mırıldanarak uyandım. Kedi gibi gerindim. Kollarımı başımın altında birleştirip gülümseyerek odamın tavanını izledim. Hayret, odamın tavanı ne kadar da güzelmiş! Sonra kalktım; üstelik daha alarmın çalmasına tam yirmi dakika vardı. Kelebek kanatlarımı çırptım ve mutfağa doğru süzüldüm. Mırıldanmaya devam ediyordum.

Canım annem de kalkmış bana kahvaltı hazırlıyordu. Ve canım baş belası erkek kardeşim okuluna gitmişti bile. Annem, yüzümde koca bir gülümsemeyle beni görünce panikledi kadıncağız:

-Bir şey mi oldu Pınar? Sen sabahları pek mutlu olmazsın, hayırdır?

Anneme gülümseyip, ondan makas aldım. Sonra biraz kahvaltılıkları didikledim. Peynirin tadı ne güzelmiş.

Annem yüzündeki şaşkın ifadeyi değiştirmeden çay koydu. Tam o anda çayımdan bir yudum almışken gözüm mutfağın camına takıldı. Ağzımdaki çayı püskürtmemle yerimden fırlamam bir oldu.

-Ne oluyor? A-a, Pınar iyi misin sen? Batırdın her şeyi… Allah allaah!

Annemin duymuyordum bile. Yutkundum. Kalbim güp güp çarparken anneme bir şey çaktırmamaya çalıştım: Ama mutfağın camından gördüğüm; Adonis’imin odasıydı!!! Annem söylene söylene kahvaltılıkları masadan kaldırır ve muhtemelen üzerini değiştirmek için odadan çıkarken ben parmaklarımın ucunda yükselerek camın önüne geldim, perdenin arkasından sapık gibi (hayır, asil bir röntgenci gibi, HAYIR!) Adonis’imi izledim. Güzel ellerinde bir kupa tutuyor, masadaki kitabı okuyarak zaman zaman da kahvesini/çayını içiyodu. Ah, keşke elinde tuttuğu o kupa ben olsaydım!        İçeceğinden bir yudum aldı ve masadaki kitabı kaldırarak öteki eliyle tuttu ve ben de böylece gözlerini gördüm: Ela! Adonis’im felsefe bölümünde okuyor, kitap okumayı seviyor, zeki, esmer ve ela gözlü! Hani bay doğru, mükemmel erkek falan yoktu? YALAN!

Bizim mutfak, gelecekteki sevgilimin (tek sorun henüz tanışmamış olmamız) odasını görüyor, iyi mi? Adonis’im kitabın ucunu kıvırıp masanın üzerine koydu ve çıktı. (Hım, sevgilim ayraç diye bir şey duymadın mı sen? Ha ha ha, kafamda ilk kavgamızı yaptık bile) Üzerinde askeri yeşili bir tişört ve altında siyah bir eşorfman vardı. Hayatımda gördüğüm en çekici kombin!

Camın önünde farkında olmadan, almış yarım ekmeği hızla yiyordum ki annem geldi de ben de ne yaptığımın farkına varıp annemin şaşkın bakışları altında suç aleti yarım ekmeği yavaşça tezgaha bıraktım ve uzaklaştım.

Uçarak odama geldim. Belki odamdan da sevgiliciğimin evinin başka bir odasını görebilirim diye düşünerek perdeyi açıverdim. Ama malesef… Hemen giyineyim de bari, çocuğu en azından mahallede yakalayayım diyerek gardrobumun başına geçtim. Yok! Yok! Giyecek hiç bir şeyim yok! Audrey olsa ne giyerdi acaba diye düşündüm sonra cevabı buldum: Vintage bir beyaz ceket, açık pembe bir gömlek, altıma geniş kesim siyah bir etek ve kolej ayakkabıları… Başıma da sade kibar bir şapka, uzun boynuma incilerimi ve gözüme de beyaz güneş gözlüklerimi de taktım mıydı tamamdır! Hemen giyindim, makyajımı yaptım, çakma Chanel (orjinalini de alacağım, internette bir alışveriş sitesinde indirimli buldum, neredeyse ücretsiz!) parfümümü sıktım. Ve doğruca mutfağa gittim. Gözlüklerimi hafif indirip Audrey gibi muzipçe baktım. I-ıh odasında değildi. Belki de okula gitmek için çıkmıştı.

-Anneciğim ben çıkıyorum!

diye bağırarak kapıyı çektim, evden çıktım. Bir de mahalleden çıkabilsem, iyiydi! Adonis’imin apartmanının çevresinde akbabalar gibi dönüp duruyordum. (Aa, senin dersin yok mu arkadaşım! Arkadaş dediysem de seviyeli, ciddi arkadaşlıktan bahsediyorum sayın günlükçüğüm. Evleneceğiz yahu!)

Evin etrafında 235173184.’üncü kez dönerken, ikinci çocuğumuza hangi ismi koyacağımız hakkında düşünüyordum. Kız olursa Hayal, erkek olursa Ozan koymayı düşünüyordum. Ama eşimin de düşünceleri önemli tabii. O kesin kız için Dize, erkek için Rüzgar koymayı falan ister. Öyle bir tipi var. Salaş! Birbirimizi nasıl da tamamlıyoruz değil mi sayın günlükçüğüm?

Acaba hangi burç? A-a ben bunu daha önce nasıl düşünmedim? Evin etrafında dönerken aslında bu konu üzerinde de kafa patlatabilirdim. (Çünkü 283452836428232.’nci dönüşümde artık düşünecek hiç bir şey bulamaz hale gelmiştim.)

Hımm, biliyorsun sayın günlükçüğüm, ben Audrey Hepburn gibi boğa burcuyum. Eğer Adonis’im başak burcuysa yaşadık! Burç uyumu testlerini çözmeme bile gerek kalmaz. Çünkü boğa ile başak burcunun uyumu mükemmel! O bana anlatır, ben onu destekler dinlerim. Eğer balık burcuysa, hmm balık burcu olduğunu düşünmedim niyeyse. (Hislerime güveniyorum; biliyorsun artık astrologlardan farkım kalmadı. Hatta piştim; Rezzan Kiraz oldum: Esmer ve saçı fönlü hali gibi tabii) Eğer koç burcu ise idareyi ona bırakmam gerekiyor biliyorum. Aa, bırakırım tabii, istesin yeter ki! Gerçi koç biraz hareketli, heyecanlı bir tiptir ama ben de sanıldığı kadar sakin değilim: Adonis’imin apartmanı önünde az turlamadım. (Sorma sayın günlükçüğüm, hala bacaklarım ağrıyor!) Öte yandan yengeç burcu ise bak, o da güzel! Akşam beyaz koltuklarımızda mutlu mesut oturur, aşk filmleri izleriz. Ben başımı onun omzuna dayarım, o da kolunu atar, arada saçımla oynar… İnşallah yengeç burcudur o zaman! Aman, ikizler burcu olmasın da hangi burç olursa olsun. Yok, olmuyor, ikizlerle anlaşamıyorum. Bir dengesiz oluyorlar, bir bir şeyler… Boğa burcu bile olabilir hiç sorun değil. İki boğanın antlaşması zordur ama ben boynuzlarımı törpülerim acıcık, anlaşır gideriz işte… Yeter ki ikizler olmasın! Akrep burcu da olabilir bak! Uuu, çok ateşli olabilir! (Ben uslu bir genç kadınım, ben uslu bir genç kadınım!) Kova burcu nasıldı? Hım, hiç kova erkeği tanımıyorum. Bekle sayın günlükçüğüm burç fm’e, mahmure astrolojiye, burç.net’e, hürriyet astroloji sayfalarına, msn astrolojiye, e-kolay’a burç yorumlarına bakayım.

2.bölüm bana burcunu söyle

…Son durumu bildiriyorum: Kovayla baya bir zıt görünüyoruz. Aman canım, zıt kutuplar birbirini çeker zaten. Hiç endişelenmiyorum; ikizler olmasın yeter! Gerçekten de ister aslan burcu, ister terazi burcu, ister yay burcu olsun farketmez. Ha bir de bu işin yükselen burç durumu var tabii. Neyse, açmışken kendi burcumun günlük yorumuna baktım: Çok heyecanlı bir gün geçireceğimi, sürprizlerle karşılaşacağımı yazıyordu. Al işte! Yalan mı? Gerçekten heyecanlıydı; ama sadece sabah saatleri… Haftalık ve aylık yorumumda da ‘dikkatli olun, istemediğiniz bir şey gerçekleşebilir’ yazıyor. Ne olabilir ki? Adonis’imle komşuyuz, mutfağımız onun odasına bakıyor, aynı üniversiteye gidiyoruz ve o; evleneceğim adam! Canımı sıkacak değilim. Neticede 2013 yılı burç yorumumda da ‘bu sene sizin yılınız’ yazıyor. Doğru! Adonis’im hangi burçtansa en zeki, en yakışıklı, en gösterişli, en en en burç odur. Konu kapanmıştır. (Yatmadan bir aşk falı bakayım, bizim kız arkadaşları arayıp yorum alıp yatayım bari)

Her neyse, bütün gün gelecekteki erkek arkadaşımı aradım, taradım, bulamadım.(Bence bana bekçi maaşı ödemeliler. Ayrıca tüm gün anneme görünmeyeceğim diye de saklana saklana canım çıktı) Arada Begüm’le falan chatleştik de canım çok sıkılmadı bari (Ama Adonis’im hakkında çok konuşmadım, biraz daha anlatırsam aşık olacak çünkü. Tövbe tövbe!)

Akşama doğru eve çıktım. Tüm gün dışarda evin etrafında dönmekten helak olmuştum. Gözüm camda iştahla yemeğimi yedim. (Nerede bu çocuk yahu? Bugün dersi mi yoktu bilmiyorum ki!) Neyse hala mutfaktayım ve bu rahatsız sandalyelerde oturmaktan gerçekten BİPim BİPe benzedi. (Küfür etmek mi, bir bayan asla küfür etmemeli)

Bir dakika! Hayat ortağım, eşim, partnerim, her bir şeyim, Adonis’im odasına girdi. Ekmeği dişleyip sohbetimize bir son veriyorum ve perdenin arkasına geçiyorum sayın günlükçüğüm! Üf nasıl tanışacağım ben bu çocukla? Adını bile öğrenemedim. Facebookta da bulamadım! Bir çöpçatan ayarlamam gerekecek sanırım. Bu işleri en iyi kim becerir: Begüm mü? ASLA!

Ah Audrey, ben sadece senin gibi olmak istedim!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Göz Atın

Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı