TANITIM YAZILARI

AŞKIN YALIN HALİ: “PLATONİK”

Bir şey düşünün. Ama öyle bir şey düşünün ki insanlığın tarihi kadar eski ve uzak, nefes aldığımız şu an kadar bize yakın ve hiç unutulmamış olsun. Tek bir kelime gelecek aklınıza: Aşk. İnsanoğlu aşkın varlığını fark ettiği an,  cazibesine kapılmış ve hiç düşünmeden koşmuş peşinden. Tarih boyunca nice aşk şiirleri, romanları yazılmış, aşk sözleri söylenmiş hatta bu uğurda savaşlar yapılmış. Yüzyıllardır bıkmadan, usanmadan aşk üzerine konuşulmuş ve birçok insan konusu aşk olan hayat oyununda, başrolü oynamanın ve mutlu sona ulaşmanın hayaliyle yaşamıştır.

Her şey bu noktadan sonra başlıyor aslında. Aşk iyi güzel de aşkı bulmak, aşkı yaşamak konusunda bir takım teknik problemler var. Öncelikle bir karşı cins gerekiyor aşkın doğuşu için. Tabi burada sevgiliye duyulan aşktan bahsediyoruz. Aşkın da çeşitleri vardır. Ve yine bir görüşe göre aşk, sevgiliye duyulan histen çok daha ötedir ve tüm kainatı kaplar. Konumuza dönecek olursak; bizi etkileyen karşı cinsi gördüğümüz an, aşkın ilk tohumları atılmış demektir.  O tohum atılmaya görsün, karşımızdakini henüz tanıma fırsatı bulamasak da onun her hareketi, hal ve tavırları içimizdeki tohumları yeşertmeye kocaman bir sarmaşık haline getirmeye yeter de artar bile. Artık aşkın içindeyizdir ve onu yaşamaya başlarız.  Büyülü bir duygudur. Hiç tanımadığınız birine karşı yaşadığınız bu yoğun hisse siz bile şaşırırsınız. O vakitten sonra işiniz de gücünüz de o olmuştur. Onu gördüğünüz, aynı ortamda bulunduğunuz zamanlarda gözlerinizi ondan alamazsınız. Yürüyüşü gülüşü, gelişi gidişi, bakışı kalkışı, oturuşu… Her şeyi gözünüze muazzam gözükür. Ve sanki yeryüzündeki bütün güzelliklerin onda toplandığını düşünürsünüz. Gözlerinin gözlerinize değdiği o ender anlar sizin için bir lütuftur ve ayaklarınızı yerden kesmeye, aklınızı başınızdan almaya fazlasıyla yeter. Ne kadar küçük bir olayla mutluluğunuzun nirvanaya çıktığını görür, aşkın mucizesinin önünde saygıyla eğilirsiniz. Onu görmediğiniz zamanlarda ise hayali, silueti hep sizinledir. Onun güzelliğini düşünür, kendinizi onun yanında hayal eder ve zihninizde Leyla ile Mecnun’un, Ferhat ile Şirin’in hikayelerine taş çıkartacak aşk hikayeleri yazarsınız. Onu delicesine özler, yarını iple çeker ve yeni güne onun için uyanırsınız. İşte aşkın bu en yalın halinin adıdır platonik aşk.

tumblr_mn692iCWdb1rh30hwo1_500

Ünlü yazar Shakespeare bu duygunun aşk olduğuna inanmıyor ve bu durumu “Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, aşk sanıyorsunuz” şeklinde yorumluyor. Evet, fiziksel özelliklerini beğendiğimiz birinin kişiliği hakkında hayaller kurup onu idealimizdeki sevgiliye dönüştürüyor olabiliriz. Ancak aşk nedir sorusuna verilen en popüler cevabın “aşkın tarifi olmaz” şeklinde olduğu gerçeğini de hesaba katarak bu platonik duruma aşk dememek haksızlık olur diye düşünüyorum. Hatta daha da ileri gidip gerçek aşk budur diyorum. Tabi bu durumu takıntı haline getirmemek kaydıyla. Bu yoğun duygu insana pozitif bir güç, enerji vermeli. İnsan aşkın gücünü fark edip aşık olmanın ayrıcalığını yaşamak istemeli sadece. Devamını getirip duygularını paylaşıp bir de karşılık bulursa ne ala. Ama olmazsa da bunu normal karşılayıp, kendine keder ve acı yüklemeyip hayata devam etmeli. Yaşama şansına eriştiği o muazzam duygunun kıymetini bilip yeni limanlara yelken açabilmeli. Bunu sağladığı takdirde hayatının her anında aklına o platonik aşkı geldiğinde, böylesine bir duyguyu tatmış olmanın verdiği mutlulukla yüzünde mutlaka bir tebessüm belirecektir.

Aşkın o en çarpıcı, en yoğun ve en yalın halini; platonik aşkı herkesin yaşaması dileğiyle…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı