TANITIM YAZILARI

BAŞLANGIÇTA BU İLİŞKİLER HEP KAVGAYMIŞ

Başlangıçlar önemlidir. Neden derseniz, nasıl başladıysa öyle gider falan demeyeceğim tabi ki. Çünkü nasıl başladıysa öyle gitmez. Bambaşka yerlere gidebilir, iyi ya da kötü. Başlangıçlar önemlidir, çünkü kimse nasıl başladığını unutmaz. Yıllardır var olan arkadaş grubunuzu düşünün mesela. İlla ki bir sohbet sırasında o ilk tanışma hikayeleri anlatılır. Kim kiminle nasıl tanışmış, bin defa anlatılır. Her neyse… Yani demem o ki, her şeyin bir başlangıcı vardır ve her yeni bir başlangıç çok önemlidir.

İlişkiler için de aynı durum geçerli. Kimse sevgilisiyle nasıl tanıştığını unutmaz (Çok mu safım? Yok artık! Unutur mu?). Hatta bazı hafızasına saygı duyulası insanlar tanıştıkları günü, yeri, saati, üzerlerindeki kıyafetleri, hava şartlarını, ne içtiklerini, ne yediklerini, ne düşündüklerini bile hatırlarlar. Hatta tanışma gününün önceki ve sonraki gününü hatırlayanları bile gördüm, ama onları kale almadım. Beklentileri yükseltmesinler! Neyse… Çok da çeşitli tanışma hikayeleri var, doğal olarak. Kimisi okulda tanışmış, kimisi iş yerinde, kimisi ortak arkadaşlar aracılığıyla… Tamamen tesadüfen, vapurda, otobüste, durakta, bilet sırasında tanışan ve böyle güzel tesadüfler sonucu ilişkileri başlayanlar da var. Bu tanışmaların arasında geçekten çok ilginç olanları var.

Ama ben hangi ilişkilerin ne kadar ilginç tanışma hikayelerine sahip olduğuyla değil, o ilk tanışma sırasında ya da o sıralarda tarafların birbirlerine karşı hissettikleri duygularla ilgiliyim bugün. İlk görüşte aşk da esasında çok anlayabildiğim bir şey değil. Daha doğrusu şöyle; biriyle ilk karşılaşmada o kişiye karşı hissedilen o büyük duygunun, ne bileyim karnında kelebekler uçuşmasının falan filan aşk olduğunun hemen o anda anlaşılabilmesini anlayamıyorum. Yanındaki arkadaşına dönüp “ben aşık oldum” demeyi anlayamıyorum, ama bunu kişisel sorunum olarak görüyorum. “Bir şey hissediyorum ama ne hissediyorum… Ay bana bir şeyler oluyor ama ne oluyor…” gibi sorgulayıcı bir tutumla yaklaşmasam gönül işine, ilk görüşte aşkı anlayacağım. Onunla ilgili bir sorunum yok aslında.

Benim anlayamadığım, yaşamadığım, yaşayanı da görmediğim, büyük aşklar kavgayla başlar lafı var ya hani, işte o kavgayla başlayan aşklar. Evet, ütopik dünyamda devamlı tartışan, devamlı birbirlerine laf sokan, hiç anlaşamayan iki insanın tüm bu birbirine kötü davranma halindeyken ya da sonrasında, birdenbire birbirlerine aşık olmaları çok romantik. Romantik olmasının da ötesinde, ilginç. Neredeyse diyebilirim ki, tarihteki en ilginç olayları listelesem, ilk ona girer (abartmasam mı).  Mesela, çocukken erkekler hoşlandıkları kızların saçlarını çekerlerdi. Saç çekmek, hoşlandığını belli etmenin en kolay ve etkili yöntemiydi bir erkek için (Çocuk psikolojisi nedir bilmeyen garibim kız çocuğu kendisinden hoşlanıldığını anlamaz ve canının yandığıyla kalırdı, orası ayrı.). Bunun gibi bir şey mi acaba? Tabak sevdiği deriyi yerden yere vururmuş gibi mi? Bundan sonra sanki mahsus canımı acıtmak için, hır çıkarmak için benimle laf dalaşına giren erkekleri farklı bir gözle mi değerlendirmeliyim? Yoksa böyle şeyler yalnızca filmlerde mi olur? Bir bilen anlatsın, zira benim kafam çok karıştı.

Bir de bu şiddeti vasatın hayli üstünde başlayan ilişkilerin tanışma yıldönümlerinde dönen muhabbetler nasıl oluyordur? “Aşkımla ben o gün yine birbirimizin canına okurken…” Böyle olmuyordur herhalde. Zannetmeyin ki ben bu işin peşini böyle kafamda milyon soruyla bırakırım! Tez zamanda kavgayla başlamış ama sonrasında büyük bir aşka dönüşmüş bir ilişki bulup, hikayelerini sizle paylaşacağım.

Çok yakında!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı