İnsanlar birbirini görür, tanır ve aşık olur. Sonra çok severler. Paylaşırlar, gezerler, eğlenirler, gönüllerince yaşarlar. Birbirlerini hep mutlu etmenin yolunu ararlar. Çünkü ancak böyle mutlu olurlar. Ne kadar garip bir şeydir bu aşk; bencillik ve cömertlik bir arada. Sevdiğin insanı mutlu etmek için hesapsız bir şekilde cömert davranıyor ve onun mutluluğuyla sen de mutlu oluyorsun. Böylece tüm cömertliğin de yine kendine fayda sağlıyor.
Neler yapmıyor ki insan sevdiğini mutlu etmek için; aşk mesajları, aşk videoları, güzel aşk sözleri, şiirler, mektuplar… İnsan aşıkken sadece aşkı için yaşıyor. Bütün planlarını onun üzerine kuruyor. Ruh eşini, kalbinin diğer yarısının sahibini bulmanın verdiği heyecanla geleceklerine yönelik hayaller kuruyor. Biraz da izlediği aşk filmlerinin etkisiyle, yaşadığı aşkı hayatının başrolüne koyuyor. Sevdiğiyle birlikte olduktan sonra gerisinin teferruat olduğunu, aşkları için aşamayacağı engel, üstesinden gelemeyeceği zorluk olmadığını düşünüyor. İki göz odada bir kuru ekmek ile aşklarının büyüklüğüyle mutlu mesut yaşayabileceğine inanıyor.
Sonra bu destansı aşk hikayelerini resmiyete döküp evleniyorlar. Nikah memurunun, cümlesine başlarken belirttiği hiçbir koşulu dikkatlice dinlemeden: “Evlenmeyi kabul ediyor musunuz?” diye sorarak bitirdiği cümleyi hemen: “EVET” diye cevaplıyorlar. Evliliklerinin ilk ayları gayet iyi, tıpkı izledikleri aşk filmlerindeki gibi ilerliyor. Birbirlerine gönderdikleri aşk mesajları, küçük sürprizler, güzel aşk sözleri, sayıları biraz azalsa da tüm romantizmiyle devam ediyor. Aradan biraz daha zaman geçiyor ve önceleri birbirlerine büyük bir keyifle yaptıkları bu küçük jestleri yapmak artık zor gelmeye başlıyor. Evliliklerindeki ilk birkaç yıl bu aşk mesajlarını, aşk sözlerini, artık pek içlerinden gelmese de ilişkilerinde kullanmaya özen gösteriyorlar. Aradan birkaç yıl daha geçtikten sonra bir gün; hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaşıyorlar: Aşk bitmiş!
Yıllar yılı, son kullanma tarihine bakmayı unuttukları, yavaş yavaş bozulmaya başlayan aşkları küflenip yok olmuş, haberleri yok. Durum böyle olunca ilişkileri için tehlike çanları çalmaya başlıyor. Aşk bittikten sonra ilişkiler; çiftlerin aşkı yaşayışlarına göre iki seçenekli bir sürece giriyor:
Birincisi; ilişkilerinin daha ilk yıllarında aşkın gözü kördür deyip sonunu düşünmeden hayaller dünyasında yaşayan çiftler. Bu çiftler genellikle yoğun duygular yaşadıkları o zamanların ve aşklarının hiç bitmeyeceğini düşünüyorlar. Daha doğrusu aşkın büyüsüne öylesine kapılmış oluyorlar ki hiçbir şey düşünemiyorlar. Hal böyle olunca da evlenip bir süre sonra aşkları bittiğinde birbirini hiç tanımayan iki insan olarak karşı karşıya kalıyorlar. Aşkın etkisinin geçmesiyle, en küçük kusurlarını bile büyütebilip sorunlar yaşayabiliyorlar. Sonuç ise mutsuz bir evlilik ya da boşanma.
İkinci çift modelinde ise; bu çiftler de aşkını doyasıya yaşayan, aşk mesajları, aşk videoları, sürpriz hediyeler gibi sevgililere özel jestlerle birbirlerini mutlu etmeyi bilen çiftler. Ancak bu çiftlerin ayakları yere biraz daha sağlam basıyor. Aşklarını doyasıya yaşarken birbirlerini tanımaya, sorunlarını paylaşmaya, eksikliklerini ve kusurlarını kabullenmeye özen gösteriyorlar. Bu durumda da evliliklerinin belli bir döneminden sonra son kullanma tarihi geçen aralarındaki o tutkulu aşk; yerini sevgi, güven ve sadakate bırakıyor. Böylece evlilikleri güvenle ve mutlulukla yoluna devam ediyor.
Velhasıl aşk, insanı aldatır. Aşkı yaşarken aklı bir kenara bırakmak kısa vadede, yaşanan duygunun yoğunluğunu artırsa da uzun vadede hayal kırıklıklarına yol açabilmektedir.
Aşkın son kullanma tarihine, her zaman dikkat…
