Aşk insanların hayatına birçok farklı şekilde girebiliyor. Bu şekiller çoğu zaman paylaşılan ortak duygular, meraklar veya hobiler üzerinden oluşabiliyor. Bu durum birbirini sevecek olan iki kişinin birbirine rastlama ihtimalini arttırırken sosyal hayatın güzel bir getirisi oluyor aynı zamanda.
Futbol taraftarlığı bir aşka yol açabilir mi diye sorulsa çoğumuz böyle bir şeye şahit olmadığımız veya futbol taraftarlığını sadece erkeklere özgü ve holiganlık şeklinde algıladığımızdan dolayı hayır cevabı veririz. Fakat günümüzde erkekler kadar kadınlar da futbola meraklı hatta maçları sıklıkla tribünden takip edecek, taraftar gruplarına dahil olacak kadar!
Maç izlerken kameraların özellikle yoğunlaştığı kadın taraftarlar, kadınların futbol oyununa olan ilgisini ispatlar nitelikte. Nitekim sosyal medyada futbol üzerine yapılan tartışmaların çoğunda da kadınların görüş ve düşüncelerini görmek mümkün. Hal böyle iken etrafımda futbola olan meraklarının dışında ‘tribün çocuğu’ diye tabir ettiğimiz cinsten arkadaşlarım sayesinde tribünde sadece erkeklerin egemen olmadığını gördüm. Komik olduğu kadar açıklayıcı da olan ‘kızlı-erkekli’ tanımlaması artık tribünler için de geçerli. Evet artık taraftar gruplarının çoğu ‘kızlı-erkekli’!
Erkeklerin kadınlara futbol dersi verdiği zamanlar hızla geride kalırken futbol taraftarlığının ve tribün merakının bir sosyal aktivite haline gelmesi doğal olarak tribünde başlayan aşkları da beraberinde getiriyor. Bu kişiler için ilk aşk, taraftarı oldukları futbol takımına karşı hissedilmiştir. Son aşkları ise tribünde tanıştıkları, aşık oldukları rengi birbirlerinde gördükleri kişidir. Onlar için aşk mesajları birlikte edilen tezahüratlar, güzel aşk sözleri ise birlikte yaşadıkları bir gol sevincine eşit neredeyse. Yani hayatlarında iki aşk var… Fakat bu aşk o kadar masum ki herhangi bir kıskançlık veya çekememezliğe neden olmuyor. Tamamen paylaşılıyor ve iki sevgilinin aşkını daha da geliştiriyor.
Birlikte heyecanla maç izleyen bir çift gördüğünüzde bilin ki maç sırasında onların mutluluğu ve hüznü bir. Bir futbol menajerinin takımını yönlendirmesi gibi futbol maçı da bu aşkı bir süreliğine mutlu veya mutsuz bir paylaşıma sürüklüyor. Futbolla alakası bile olmayan çiftlerin bu tarz bir paylaşımı nadiren ve çok zor şekilde gerçekleştirebildiklerine çok kez şahit olmuşumdur. Bu bütünleşmenin gerçekleşebilmesi için ortak ilgiler, beklentiler ve hazlar üzerine kurulu, birbirlerine duydukları aşktan ziyade ortak bir hissiyata gerek var. Futbol taraftarlığı ise bunu fazlasıyla sağlar nitelikte…
Tribünde başlayıp tribünde gelişen aşkların, paylaşılan acı tatlı anıların çoğunluğunun oynanan maçlarda yaşandığı bu aşk ilişkilerinden çıkarılması gereken güzel bir ders var sevgililer için. Bu ders, aşkı ayakta tutabilmek ve pekiştirebilmek için aşktan ve sevgiden ziyade paylaşılabilecek ortak bir ilgiye, sevgiye ve tutkuya ihtiyaç olduğu. Bunu karşılayabilecek olan şeyler; taraftarlık, seyahat, müzik, sinema, edebiyat, bilim gibi hayatın güzellikleri ve eğlenceleri. Siz siz olun aşık olduktan sonra bunları ikinci plana atmayın. Tam tersi bunları sevdiğinizle paylaşın ve aşkınızından başka paylaştığınız tutkular da olsun.
Bir de Sevgili Kitabı için fikir düşünenlere ufak bir hatırlatma; tuttuğumuz takımın rengi aynı zamanda aşkımızın rengidir diyorsanız, sevgiliniz buna bayılacak! (:
