TANITIM YAZILARI

AŞK ÖLÜM DÖŞEĞİNDE, BİR ŞEY YAPMALI!

Bir mendil atmayla başladı her şey. Ya da ‘Hunga, munga’ sözcükleriyle başlamış da olabilir. Ama mevzuyu o kadar derin bilmiyorum açıkçası… Benim bildiğim kadarıyla; şemsiyeler sallandı, peçeler açılıp kapandı. Mendiller koklandı, gözler kırpıştırıldı. Kirpiklere cilveler, gamzelere anlamlar yüklendi. Kavuşmak; ayları, yılları aldı. Hepsi çok doğaldı, tazeydi. Ama hepsi aşkın –miş halinde kaldı.

Şimdiki hali ise içler acısı… Her şey bir anda olup bitiveriyor. En güzel aşklar bile bir nefeste tüketiliyor. Acelemiz ne? Nereye koşuyoruz bilemiyorum. Doymak bilmiyoruz sanırım. Çoğu zaman da dört dörtlüğü arıyoruz. Şusu olsun, böyle olsun, şunu yapmasın, böyle giyinsin. Bütün bunları sıraladıktan sonra, görmüş geçirmiş teyzelerden bozma bir tavırla, ‘Gönlü güzel olsun, gönlü…’ denilince olmuyor işte. Yemiyor kimse. Herkes farkında, aşk gitgide daha da maddileşiyor. Özellikle metropollerde…

Eskiden sevgili olunmazdı. Olunamazdı daha doğrusu… Uygun düşmezdi, etraf ne derdi? İnsanlar birbirlerinin sevdiceği olurdu. Bu sevdicekler de genelde komşu kızı/oğlu olurdu. Şimdi ise, seçenek çok…  Sevgilisi mi dersiniz, ex aşkı mı dersiniz… Yaz aşkı, takılmalığı, uzun vadelisi, arabalısı, kalın dudaklısı, esmeri, yeşil gözlüsü, delikanlısı, evlenilecek kızı…  Seç babam seç, karpuz gibi… Eskiden uygun görülen neyse oydu. Şimdi herkesin şartlısı şurtlusu… Estetik yaygınlaştı, burunlar kalktı; kimse beğenilmemeye başlandı, evde kalındı. Adı da ‘Modern Yaşamın Getirisi’ oldu (yersen). Aşk da tozlu raflarda, turşu kavanozlarına saklandı. Gücendi, eski kutsallığını yitirdi. Kokulu silgiler verilirken uçuşan kelebekler çekti gitti, aşkı terketti. Bakmaya utanan gözler, eyeliner sürmeler abartıldıkça anlamsızlaştı. Cilveler, arabası olana atıldı. (Olmayana sümüğünü bile atmayacak insanlar tanıyorum.) Kısacası şimdiki gençlerin kitabında aşk ufaldıkça ufaldı. Canını yaktık aşkın, bizi bıraktı. Eskiden millet sevmeye kıyamazdı, şimdi pul koleksiyonlarının yerini eski sevgili koleksiyonları aldı. Manalı aşk sözleri yerini kısa tivit(!)lere bıraktı. Yastık altında saklanan, bir tek sevdiceğe verilen fotoğraflar; şimdi feysbuklarda açık arttırmaya çıkartıldı. Aaah, ahh… Güzellik; yârin keman kaşları, ok gibi kirpikleri, tertemiz kalbinde saklı iken; 2 kepçe fondötene, kaş kalemlerine, rengarenk rujlara kaldı. Gömlek ceplerinde saklanan şiirler, yerini; aşkitolarla dolu sms lere bıraktı. Bizlere de olayların akışına kapılmak kaldı.

Aşkı tedavi etmek, aramıza geri döndürmek lazım… Özellikle, şu soğuk kış günlerinde aşkı neskafe dumanı gibi solumak lazım… Peki, aşkı hasta yatağında kaldırmak için ne yapmalı? İlk olarak maddiyattan uzaklaşmalı… Mesela, sevgiliye küçücük bir dörtlük yazıp, kağıdı gizlice çantasına atmalı… Şiir yazamayanlardansanız (ki ben de onlardanım), hislerinizi 1, 2 cümleyle de anlatabilirsiniz. Zor değil… Karşılığında alacağınız tebessümlere değer, emin olabilirsiniz.  Havanın soğukluğuna kanıp, AVM lere kapanılacağına, deniz kenarında el ele volta atmalı… Zaten üşüyoruz, bari bir anlamı olsun. Kim ne yapar, nasıl yapar bilemem ama ne yapmalı, ne etmeli aşkı ayağa kaldırmalı! Kıs kıs gülüp; ‘Bunlarla doyurursun artık karnını…’ dediğinizi duyar gibiyim… Tamam, bunu ben kurdum, kabul…  Ama buna benzer hisler içinde olanlarımız var, eminim. Evet, belki karıncıklarımız bunlarla doymuyor olabilir. E ruhumuz da mı doymasın? Sorarım size, a dostlar… Şu tekdüzeleşmiş hayatların arasına biraz aşk serpiştirmenin nesi kötü olabilir ki? Yok, yok. Benden söylemesi, aşkı ayağa kaldırmalı! Pembe bulutlar çocukluğumuzda kalmadı. Biraz sıcak şarap, bir adet sevdicek ile pembe bulutlar da döner geri, uçuşan kelebekler de… İş hissedebilmekte saklı…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Göz Atın

Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı